Hoşgeldiniz

HASANKEYF


  •  Tarih, varoluş; HASANKEYF, yok oluşun miladı!

       Tarihsel bir mirasın dününü, bugününü ve geleceğini konuşmak kültürel değerlerin korunması açısından önemlidir; lakin bizim ülkemizde tam tersi bir anlayış ile vücut bulan tarih, yok oluşun adı olarak bilinmektedir. Bilhassa sorunların ayyuka çıktığı süreci ifade eder.

 Varlığı ile renkli bir zamanı yaşatan Hasankeyf’in az da olsa geçmişinden bahsetmek gerekir. Medeniyetin beşiği olarak bilinen Verimli Hilal veya Yukarı Mezopotamya’nın stratejik kalesi olarak bilinir. Antik kentin üzerine kurulduğu kaya kütlesinin Dicle Nehri ve onunla birleşen küçük akarsuların 100 binlerce yıllık aşındırması sonucu meydana geldiği tahmin edilmektedir. Tarihsel sahnede birçok medeniyet’in ev sahipliğine şahit oldu. Özellikle Bizanslılar, Sasaniler, Hz. Ömer döneminde Müslümanlar, Halife dönemi ardından  Emeviler, Abbasiler , Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyübiler ve Osmanlılar.


Mamafih, Artukluların hükümranlığına 1231 yılında son vererek Hasankeyf’i ele geçiren Eyyübi Kürtleri 1260’ta Moğol istilası ile karşılaştı. Moğollar, şehri harabeye çevirdi. Eyyübiler 14. yy’ dan itibaren Hasankeyf’i yeniden imar etmeye başladı. Tarihin en parlak dönemini yaşadı. En önemli gelişme ise onlarca kavmin ortak mirası Hasankeyf’in içinde yer alan eserler her bir medeniyetin, önceki eserleri yıkmadan yanına kendilerine ait mimari figürleri yapmaları, motifler ile spesifik görünüm kazanmasına yol  açmıştır.

  
        Buradan anlıyoruz ki Hasankeyf, içerisinde birçok inanca, medeniyete kapısını açmış, halkın tüm gereksinimlerini karşılamıştır. Kolektif bir ruhun içselleşmiş olması, belki de 21.yy’ a kadar diri kalmasını sağlamıştır. Stratejik bir noktada yer alması, köprü, ibadet merkezleri, hanlar vb toplumu var edecek imkanların olması sonucu sürekli iktidar savaşlarının çıkmasına sebep olmuştur. Ama hiçbir medeniyet buranın dokusunu gerçek anlamda yok edecek ve iz bırakmayacak şekilde salt çıkar uğruna gözden çıkarıcı politikalar üretmemiştir! Ortaçağ toplumları birçok noktada kendi yaşamsal dinamiklerini oluşturmak adına savaş vermiş ve bu minvalde birçok bölgede hakimiyet kurmuşlardır. Fakat 12 bin yıllık tarihin hali bu yüzyıla yakışmayan, doğa karşıtı bir şekilde dünyaya resmedilmiştir.



Ve devletin llısu Barajı adı altında reva gördüğü son olarak Heskif-Hesno D-Kifo bugünkü adıyla son tarihi eser EL-RIZK Camisi taşındı! Çok büyük bir lütufmuş gibi tarihin deviniminde bir birikim olan eserler, taşınma adı altında değerinden koparıldı. Bizler sustuk, susturulduk, sustukça sıra bize geldi ama yine susma eyleminin çaresizliği içinde ortak olduk, hem de ezenlerin ayak sesiyle yürüdük, cılız kaldı adımlar, yılların esaret zinciri yine kopmadı, düğümlendik zulme, kim bilir nereye
  Ne garip ki uzay çağında yaşadığımız dönemde muktedir inancın, devlet eliyle perçinleşen gücü tüm imkanlarıyla ekolojik hayatın olmazsa olması özgün alanları peşkeş çekmekte, talan edip  sular altında bırakacak kadar gözü dönmüş bir halde geleceğini kotarma peşindedir. Burada gücü elinde bulunduran devlet, oluşan tepkilere halkın öfke ve travmasına dahi tüm duyu organları ile tepkisiz kalmıştır; fakat “güçlü olan haklıdır” tezi J.J.Rousseau tarafından reddedilmiştir!

 Türkiye’de yaşayan insanlar maalesef  ‘korku imparatorluğu’ algısı ile kendi seslerini daimi bir şekilde çıkaramamaktadır. Ülkede olup biten birçok şeye gözünü kapatıp kişisel hayatına zarar gelmemesi için boyun eğmekte veyahut sessiz kalıp komplike bir durum yaratmaktadır. Bunları anlayabiliriz, psikolojik süreçlerini tartışabiliriz; fakat ülke değerleri yok olduğu zaman, nefes almanda başat rol oynayan bu doğanın yok edilmesi ile hayatta kalmayı mı planlıyorsunuz? Haklı bir tepkinin verilmemesi, anayasal bir hakkın olmasına rağmen vurdumduymaz bir şekilde davranılması, toplumsallaşma noktasında tek ses olamama hali devam ettiği sürece ezen güç daima bizim yaşam alanımızı kısıtlayacak, sesimizi kısacak, liberal politika hamleleriyle bireysel devinimini yok edecektir. Ne yazık ki toplum, birçok şeyi bertaraf edip kazanacak iken zaferi haksız olana teslim etmektedir! 


Tarihi okumayıp  kültürel zenginliğin farkına varmadan, tarihin mirasını yok edenlere doğayı bırakıyoruz. Bir toplumu ayakta tutan kültür yok ediliyor, doğa parçalanıyor,insanlık sular altında nefessiz kalıyor ve o an bir ana açıyor ellerini gökyüzüne,  yalvarırcasına sitem ediyor bilinmeyen gözlerin içinde, bilinmeyen bir dilde!



Yazar: Fırat Zeydan ( İzmir )

G

6 yorum:

  1. Yüreğinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel yüreğinize sağlık 👍

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim,zaman ayırıp okuduğunuz için 🙏

    YanıtlaSil
  4. Emeğinize sağlık yazık gerçekten 12 bin yıllık bir tarih gözlerimizin önünde yok ediliyor.

    YanıtlaSil