ÜÇ YANLIŞ BİR DOĞRU
Sınavlarda görürdük değil mi üç yanlışın bir doğruyu götürdüğünü. Hayatımızda da ömür boyu verdiğimiz bir sınav değil midir insanca yaşamak. Son yıllarda sıkça rastlanan hemen her gün duyduğumuz, yaşadığımız üç yanlış; Taciz, Tecavüz ve şiddet. Bu üç yanlışın kadınların, çocukların ve bir halkın yaşamını yok etmesine, götürmesine izin mi vereceğiz?
Değişmeyen gündemimiz ‘’kadın’’, dünyaya bir türlü sığdıramadıkları, göze geldikçe rahatsız oldukları ve son yıllarda ellerini, dillerini, sapkın fikirlerini bedenimize yönelttikleri biz kadınlar. Üst üste yapılan açıklamalarla kadını toplumsal gözün sınırlarına hapsetme çabaları. ‘’Kızlı’’ ‘’erkekli’’ diye başlayan cümlelerin asıl hedefindeki yine kadınlar…
Gülüşümüz, rujumuz, mini eteğimiz, saçımız, yürüyüşümüz derken, dirseğimizin de bu üç yanlışın tahrik unsuru olabileceğini sayelerinde öğrendik. Hamileyken de tahrik unsuruyduk, evliyken de, bekârken de. Boşanmama komisyonları kuruldu, tahriklere kapılıp boşanmayalım diye. Bol keseden dağıtıldı kadın katillerine ağır tahrik-haksız tahrik indirimleri. Ölürken de tahrik edebiliyorduk çünkü.
Aile içindedir kadına en fazla şiddet, tecavüz ve sömürü. Kadınları annelik hapishanesine tıkmaktaki ısrarları boşuna değil. Yaşamını mutfakla yatak odası arasına sıkıştıran kurumdur aile. O yüzdendir yuvayı yapan kuşun dişi olması. İsteklerinin ve heveslerinin cazibesine kapılıp dünyayı bir anda tersine döndürebilecek potansiyeli rahminde taşıyan kadına kurulan en sağlam tuzak, anneliktir. Kadın aile içinde bile güvende değilken, erkeğin savunucusu olmuştur devlet. Toplumsal cinsiyet alanında kalesi haline gelmiştir. İnsanlığın en organize hapishanesidir. Kadını yasalarla tutsaklaştıran, rejimiyle susturan, polisiyle döven, politikacısıyla kandıran, mahkemesiyle oyalayan bir erkek destekçisidir.
Kadını özerk bir varlık olarak görmeyen, onu erk’e tabi ve göreli bir şekilde tarifleyen, kadını yalnızca aile içinde ve ancak aile olgusuyla beraber tanımlayan iktidar, kadın- kadınlık- aile kavramlarını kapitalizmin ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirdi. Kadın erkek eşitsizliğine inanan devlet anlayışı, yargıyı ve hakimlerin insiyatif penceresini süsledi. Görünen manzara mahkeme kararlarını belirledi.
Görüyoruz ki sorun sadece bu üç yanlışı yapan bireylerde değil, onları yetiştiren sistemin kendisi de sorunludur. Bazı kalıplarla iktidar sarhoşu edilen erkeğin nasıl vahşileşip, tacize, tecavüze ve şiddete yöneldiğini daha net anlayabiliyoruz. Toplumda gördüğümüz bu üç yanlışı çeşitli cümlelerle hafifleten, bahaneler bulan, kılıf uyduran bir sistemle karşı karşıyayız. Örneğin;
Bir kadının giydiği şort gerekçesiyle tekmeli saldırıya uğramasını ‘’ Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın’’ diye yorumlayan,
Tecavüzcüleri aklama yasası için, ‘’Tecavüzcülerle ne alakası varmış efendim küçük yaştaki evliliklerle ilgili sorunları çözüyoruz’’ söylemlerinde bulunan,
Çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca ‘’sorunsuz’’ ve ‘’başarılı’’ bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasının önünü açan,
Tacize, tecavüze, şiddete ve kadın cinayetlerine ağır tahrik ve iyi hal indirimleri yapan...
Ve daha nice bahaneleri önümüze koyan bu sistemin ta kendisidir. Yasalarla, eril dille erkeğe, 3 yanlışı yapma cesareti ve hakkını tanımıştır. Sistemin destekçisi erkekler adeta yaşam düşmanı olmuştur.
İşte bütün bu sebep ve sonuçları düşününce diyoruz ki; ‘’Kadın Cinayetleri Politiktir’’. Çünkü sistem ürettiği politik anlayıştan beslenir. Başrollerin söylemlerinden cesaret alırlar, yargının iyi halini bilirler, ve tahrik unsurları onların lehinedir.
Her ne kadar ülkeyi yönetenler aksini iddia etseler de istatistiksel rakamlara baktığımızda taciz, tecavüz ve şiddetin son yıllarda ne kadar arttığını göreceğiz.
Kadın sorunlarına erkek egemen zihniyeti yaklaşımıyla çözüm bulunamaz. Kadın düşmanı bu politikalardan bıktık, usandık. Çözümden uzak göstermelik ve kadınlara eşitsiz muameleyi pekiştiren bir sistem var. Önce bu sistemle mücadele edeceğiz. Eğer bir şeylerin gerçekten artık daha farklı olmasını istiyorsak, işe bize biçilmiş temel rolleri yeniden sorgulayarak başlayacağız. Evliliğimize, boşanmamıza, giyimimize, biz karar vereceğiz.
Bize özel otobüsler, taksiler, okullar değil, eşit yurttaşlar olarak bütün haklardan yararlanmak istiyoruz. Şiddet ve ayrımcılığın dilden, yasadan ve toplumsal davranışlardan kaldırılmasını istiyoruz.
Bu zihniyette bir sistemin, erkekliğin ve üç yanlışın işbirliği ile yaşamımızı bizden almalarına izin vermeyeceğiz. Yaşam bizim doğrumuzdur. İnsanca yaşam, nefret söylemlerinden uzak, şiddetsiz, tacizsiz, tecavüzsüz gerçek anlamda rengarenk bir yaşam. Bizler onların üç yanlışına karşılık bir doğrumuzu savunacağız ve bu sistemin yok etmesine izin vermeyeceğiz.
Yazar: Sevil Topal ( Hopa )
Yüreğinize emeğinize sağlık
YanıtlaSil